DİZİ GİBİ DİZİ - THE LEGEND OF THE BLUE SEA

Romantik komediyi özledik.

Yakışıklı bir kadroya hasretiz.

Hepimiz senaryo sarpa sarmasın minnoş minnoş ilerlesin istiyoruz.

Olayın içine fantastik karakterler, masal kahramanları da katılabilir bir şey demiyoruz.

Yeter ki bize özlediğimiz Güney Kore romantizmini geri verin.

Diye diye şikayetlendik ve birileri nihayet sesimizi duydu galiba :)

Sonunda güzel kadro, güzel senaryo ve güzel bir tanıtım yazısı sizleri bekliyor ...

Dizimizin adı The Legend of the Blue Sea. Evet biraz uzun ve zor bir ismi var ama içerik hiç de öyle boğucu değil güvenin bana ve yazıyı takip edin.

Eminim defalarca kez görüp de gelmişsinizdir bu diziyi zira popüler güncel diziler arasında Goblin ile kapışıyor bu dizi de. Tamam hızlı gitmeyelim ve öncelikle dizinin konusu ve oyuncularından başlayalım.

Dizimizin türü fantastik ve romantik komedi.

Bir geçmiş zaman bir de günümüz olayları ayrı ayrı aktarılıyor aslında. Geçmişe gel gitler falan yaşanıyor. 

Dizide bir deniz kızı efsanesi var. Deniz kızları bir insana aşık olursa kalpleri ona bağlanıyor ve insan olmayı arzuluyorlar. Hayatları boyunca tek bir insana aşık olabiliyorlar. Eğer o insanın ihanetine uğrarlarsa sonları pek de iyi olmuyor.

Evet meşhur deniz kızımız da burada. Ben bu kadına bayılıyorum, nasıl bir güzelliktir. Daha yenilerde anne olan Jun JiHyun en son yayınlandığı dönemin efsane dizilerinden olan Man from the Stars' da kendini göstermişti. Oradaki uyumu sevmiş olacak ki dizilerin senaristleri aynı ve birlikte çalışmışlar tekrar. Dizide bir ismi yok sonradan Cheong Shim adını veriyorlar falan oraları geçelim. Denizkızı bir adama aşık olur ve onun peşinden Seul'e kadar gelir. Tek isteği onu bulmak ve onunla birlikte yaşamaktır. Ama durumu sevdiği adama açıklaması da hiç kolay değildir tabi.

İşte aşık olunacak adam :)

Tamam kızlar sakin olun :D

Neredeyse hepimizin ilk oppası olan Lee Min Ho sonunda gül cemalini gösterdi :)

Lee Min Ho dizide Heo Joon Jae adında çok zeki bir dolandırıcı. Çok büyük para vurgunlarına imza atıp ortadan kayboluyorlar. Yine bir dolandırıcılık işinin ardından garip bir kızla karşılaşan Heo joon jae aslında gönlünü bu kıza kaptırmıştır. İnkar etse de çok uzun zaman önce onu koruma yemini etmiş ve onun için savaşmaktadır.

Evet evet yine reenkarnasyon meselesi.

Puff neyse işte...

..REHBERİN YORUMU..

Bu aralar gündemde 2 dizi var esasen. Goblin ve The Legend of the Blue Sea.

Ben öncelikle Gobline başladım. Sebebini sorarsanız hem Gongyoo'nun evet dediği projeyi daha çok merak ediyordum hem de GongYoo ile Lee Dong Wook aynı dizide olacaktı. Bundan başka denizkızı hikayesi falan da ne bileyim biraz ön yargım vardı.

Lee MinHo çoğumuzun tanıdığı ilk Güney Koreli oyuncudur belki de. İlk başlarda ben de ona saplantılı olanlardandım ama dizi arşivim genişledikçe ilgim de farklı kişilere kaymaya başladı. Yani eskisi kadar da Lee Min Ho'ya takıntılıyım, dizi çekse diye bekliyorum falan diyemem.

Tüm bu sebepler beni bir tercihe zorladı ve önceliği Goblin'e verdim ben de.

Aslında iki dizi gerçekten çok farklı kulvarlarda. 

Goblin'i başka yazımda uzun uzun anlattım. O yüzden sadece bu diziden bahsedeyim de vaktinizi almayayım çok.

Dizi romantizmi gayet iyi aktarmış. Lee Min Ho ve Jun JiHyun süper bir çift olmuşlar. Aralarındaki uyum benim hoşuma gitti. Hatta Lee Min Ho'nun şimdiye kadar olan en iyi partneriydi bence.

Ayrıca diziye kısa kısa da olsa konuk oyuncuların uğraması da hoş olmuş. Aniden karşımıza çıkan birbirinden ünlü isimleri görmek bana keyif verdi.

Krystal, Cha Tae Hyun ve Jo Jung Suk bu isimlerden sadece bazılarıydı. Onlar da dahil olunca ne güzel oldu senaryo dedim kendi kendime :)

Dizinin fantastik konusu pek ilgimi çekmese de senariste bir konuda teşekkür etmem gerek. Deniz kızıyla insanın imkansız aşkını sündürmemiş, kolay çözümler sunmuş, dramla bizleri baymamış olduğu için tüm kalbimle teşekkür ediyorum. Zira bu aralar Goblin'deki dramdan epey muzdaribim zaten. 

Dizide hiç öyle aşkımız imkansız, etrafımız kötülerle dolu, hadi biraz ayrılalım da ekran başındakiler tırnaklarını kemirsin gibi triplere girmemişler. O yüzden zaten başlıkta dizi gibi dizi dedim. En sevdiğim senaryo izleyiciyi yormayan senaryodur. Ve bu dizinin senaryosu da aynen öyleydi.

Ayrıca dizide yine Man from the Stars'ın ayrılmaz ikilisine yer verilmiş. Ben bu uzun kadına bayılıyorum ya. Man from the Stars'da da çok güldürüyordu beni bu dizide de aynen devam etti. Kendisini geçenlerde Running Man Kwang Soo'nun intikamı bölümünde de izledim. Kadın acayip komik :)

Jun JiHyun her daim beğeniyle izlediğim bir isimdir. Kadında fizik, güzellik, yetenek ne arasan var. Dizinin ilk bölümlerinde buradaki oyunculuğu abartılı gelmişti bana, biraz yadırgamıştım. Sonrasında ise dünyaya alıştıkça o garip denizkızı halinden sıyrıldı ve tekrar mükemmel biri oldu. Hele bazı sahnelerde havalı davranması falan resmen asalet akıyor dedim izlerken. Ama çoğunlukla aşırı saf Cheong oldu ve acayip sevimliydi :)

Ağlamak için Masters Sun izlemelerine de öldüm gülmekten. Masters Sun sevenlere de buradan sevgilerimizi yollayalım :)

Daha ne konuşayım bilemiyorum. Senarist zaten yetenekli bulduğum bir isim. Man from the Stars fantastik dizi sektörüne bambaşka bir boyut kazandırmış bir diziydi bana göre. Sonrasında senaristin yazdığı Producer biraz hayal kırıklığı yaratsa da yine de diziye umut dolu başladım. Ve başlıktan da anlaşıldığı gibi dizi benden tam not aldı.

Dizide boğucu dram yok, "Ahh senin iyiliğin için senden vazgeçmeliyim sevgilim" klişesi yok. Tam aksine sen nereye ben oraya zihniyetiyle hareket eden bir esas oğlan ve onu almayı kafasına koymuş bir esas kızımız var. İşte dizi dediğin böyle olmalı adamım. Biz romantizm istiyoruz salya sümük ağlatacak ayrılıklar değil.

Ayrıca dizide bunlardan başka komplocu kötüler de var. Ama onları boşverin Lee Min Ho hepsinin hakkından gelecektir :)

Son olarak her ne kadar Lee Min Ho eskide kaldı, dizi çekse de olur çekmese de falan diye takılan tayfadan olsam da itiraf etmem gereken bir şey var...

Lee Min Ho'yu ve dizilerini özlemişim :)